GÖNÜL EVİNİZE HOŞ GELDİNİZ
  ŞİİR BİLGİSİ
 

    Şiir Bilgisi

    Şiiri  düz yazıdan ayıran ölçü, mısra, ahenk gibi unsurlar vardır.
    Nazım (şiir) biçimindeki yazılara "
manzum"; Nazım parçalarına da "manzume" denir.

  Mısra (Dize): Ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım birimidir.
  Nazım Birimi: Şiiri oluşturan mısra kümelerine nazım birimi denir. Dörtlük,bend,beyit...
  Beyit (İkilik): Aynı ölçüde olan ve anlamca bir bütünlük oluşturan ve iki dizeden
  oluşan nazım birimidir.
  Ölçü (Vezin): Şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses değerine göre
  bir uyum içinde olmasıdır.

     

 

       

b) Ses benzerliği olan kelimelerin yazımının aynı olması gerekir.

Altın da bir pula olur mu kabil

Ehli ile konuş olasın ehil

Cahille konuşma olursun cahil

Kişi ayarından düşer mi düşer

Yukarıdaki şiirde "il" seslerinde kafiye vardır. Ses benzerliğindeki seslerde, ses sayısının artmasına göre
kafiye çeşitli kısımlara ayrılır:



a) Yarım Kafiye: Mısra sonlarında tek ses benzeşmesine dayanan kafiye türüdür. Aslında, bu benzeşmenin
sessiz harflerde olması gerekir. Halk edebiyatında yarım kafiye çok kullanılmıştır.

Mehmed'im sevinin başlar yüksekte

Ölsek de sevinin eve dönsek de

b) Tam Kafiye: Mısra sonlarında iki sesin benzeşmesine dayanan kafiye türüdür.

Nasihatim sana: Herzeyle iştigali bırak

Adamlığın yolu nerdense bul da girmeye bak



c) Zengin Kafiye: Mısra sonlarında üç ve daha fazla sesin benzeşmesiyle meydana gelen kafiye çeşididir.

Her şey akar su, tarih, yıldız, insan ve fikir

Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir


Not (1): Kafiye olan sesli harflerin üzerinde uzatma işareti "^" varsa, bu sesliler tek ses değil iki ses
olarak kabul edilir ve buna göre de kafiye türü değişir.



Örneğin İstiklâl Marşı'nın yedinci kıtasındaki

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ

Cânı cananı bütün varımı alsın da Hüdâ



Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ



…"da" seslerinde tam değil, zengin kafiye vardır.


Not (2): Tunç kafiye olarak adlandırılan kafiye türünü bazı edebiyatçılar kabul ederken, bazıları da kabul etmez.
Bu sebeple Tunç kafiye kimi kitaplarda anlatılırken kimi kitaplarda hiç değinilmez. Fakat çoğu edebiyatçı
bunu farklı bir kafiye türü olarak kabul etmez ve Zengin kafiyeye dahil eder.Farklı bir kafiye
türü olmadığını kabul etmemekle birlikte bu kafiyenin de tanımını bilmekte yarar var:



Tunç Kafiye: En az üç sesten oluşan bir ya da daha çok kelimenin diğer mısraların içinde geçmesiyle
oluşan kafiye türü olarak tanımlanır.



İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya

Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya

mısralarında bu özellik görülebilmekte ama zengin kafiyeden bir farkı olmadığı açık..



d) Cinaslı Kafiye: Okunuşları ve yazılışları aynı ancak anlamları farklı olan kelimelerle yapılan kafiye çeşididir.
Tunç kafiye sesteş kelimelerle yapılır.

Niçin kondun a bülbül

Dalımdaki asmaya

Ben yârimden vazgeçmem

Götürseler asmaya

Yukarıdaki şiirde, ikinci mısrada asma kelimesi "üzüm veren bir bitki"; dördüncü mısrada ise
"öldürmek" anlamında kullanılmıştır.



REDİF 



Redifin tanımını yapmadan önce şunları bilmek gerekir:

* Redifler daima mısranın en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir.

* Redifin olduğu her yerde mutlaka kafiye de vardır. Bu sebeple redifin bulunduğunu gördüğünüz
her yerde kafiyeyi de bulmaya çalışınız.

Redif: Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin, ya da anlamları aynı olan kelimelerin
tekrarlanmasına redif denir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere iki tür redif vardır:

a) Ek Halindeki Redifler

b) Kelime Halindeki Redifler

a) Ek Halindeki Redifler:
Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan rediflerdir. Türkçe'deki yapım ve çekim eklerini kavramadan,
ek halindeki redifleri kavramanız mümkün olamayacaktır. Eğer bu konularda bir eksiğiniz varsa,
önce bunları tamamlamanız ve ondan sonra ek halindeki redifleri kavramak için çaba sarf etmeniz gerekir.
Fakat ek halindeki rediflerin çoğu, kelimeye bağlanan ekler olduğundan bu konudaki genel kaide:
"Keli-menin köklerinde kafiye, eklerinde ise redif vardır." şeklindedir. Bu kural bilinerek mısraa
bakılırsa ek halindeki rediflerin yüzde doksanı mısrada tahmin edilebilir. Ancak bu kaide her zaman
geçerli olmadığından yine de "ekler" konusunda bilgi sahibi olunması konunun kavranması açısından gereklidir.

Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı

Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı

  Yukarıdaki beyitte, "ı" sesleri, ismin -i hali olduğundan yani, her ikisinin de görevi
    aynı olduğundan rediftir.
  Kelimenin köklerinde ise "ark" sesleri benzeştiğinden bunlar da zengin kafiyeyi oluşturur.
  Bu beyite pratik yoldan yaklaşırsak: Beyitin birinci mısrasında, kafiyeye söz konusu olan
  kelimenin kökü "çark", ikinci mısrada ise kelimenin kökü "fark"tır. Dolayısıyla, "ı" seslerinin
  ek olduğu için redif olduğunu pratik yönden söyleyebiliriz. Kelimenin köklerinde kafiye bulunduğundan
  "ark" seslerinde de zengin kafiye vardır. Fakat bu pratik yol her zaman işlemeyebilir:

   Kokuyor burnuma Sivr'alan köyü

   Serindir dağları soğuktur suyu

Yâr mektup göndermiş yadigâr deyi

Gözünün yaşını sil deyi yazmış



  Yukarıdaki dörtlükte, kelimelerin kökleri "köy", "su", "de" dir. Görüldüğü gibi kelimelerin
  köklerindeki sesler
  aynı değildir. Acaba burada "y" sesi kafiye olarak mı yoksa redif olarak mı alınacaktır? Oysa,
   çözüm çok basittir."y" sesi birinci mısrada kelimenin köküne dahil olurken, ikinci ve üçüncü mısralarda
  yardımcı ses (kaynaştırma ünsüzü)'tir. Yani "y" seslerinin görevi farklıdır.
  Bu durum da kafiye tanımına uygun olduğundan kafiye olarak kabul edilecektir.
  Aynı durum İstiklal Marşı'nın üçüncü kıtasında görülmektedir:

   Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

   Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

   Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.

   Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

   Yukarıdaki dörtlükte ise, kelimelerin kökleri:

"yaş", "şaş", "aş" ve "taş" kelimeleridir. Burada da kelimelerin köklerinden sonra
  gelen "a" sesleri kafiye olarak mı yoksa, redif olarak mı alınmalı sorusu akla takılmaktadır. O halde,
  bu köklere eklenen "a" sesinin görevinin ne olduğunu incelemek gerekir:



  İlk mısrada: yaş - a - r - ı - m

  İkinci mısrada: şaş - a - r - ı - m

  Üçüncü mısrada: aş - a - r - ı - m

  Dördüncü mısrada: taş- a - r - ı - m



   Yukarıda da görüldüğü gibi ilk mısradaki "a" sesi ile diğer "a" seslerinin
   görevleri farklıdır.
   Bu özellik sebebiyle, "a" seslerinin kafiye olarak alınması gerekir.



   b) Kelime Halindeki Redifler: Aynı anlam-daki kelimelerin tekrarlanmasıyla meydana gelen rediflerdir.
   Bu tür redifleri mısralarda görebilmek oldukça kolaydır:

   Doğru söylerim halk razı değil

   Eğri söylerim Hak razı değil.

   Yukarıdaki beyitte "razı değil" kelimeleri redif, ondan önceki "k" sesleri ise
   yarım kafiyedir.

   Bir başka örnek:

   Zannetme ki şöyle böyle bir söz

  Gel sen dahi söyle böyle bir söz

   Yukarıdaki beyitte "böyle bir söz" kelimeleri redif, ondan önceki "öyle" sesleri ise zengin kafiyedir.
   Bir başka örnek:

   Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi

   Kimsesiz kaldım meded, ey kimsesizler kimsesi

   Yukarıdaki beyitte "kimsesi" kelimeleri redif, ondan önceki "r" sesleri ise zengin kafiyedir.



    Son olarak şuna da dikkati çekmek gerekiyor:

    Kelime halinde bulunan rediflerden hemen önce, ek halinde redif de bulunabilir.
    Böylece, ek halindeki redifle kelime halindeki redif arka arkaya gelebilir:

Elimi beş yerinden, dağladı beş parmağın,

  Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!



     İkinci ve dördüncü mısralarda hem ek halinde redif, hem de kelime halinde redif bulunmaktadır.
     Yukarıdaki mısralarda "madan" ekleri "zarf-fiil"dir.

 

 
 
  HOŞGELDİN 1 ziyaretçi (1 klik)  
 


Sitene Radyo Ekle

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol