GÖNÜL EVİNİZE HOŞ GELDİNİZ
  TAŞLAMA- DRAMATİK ŞİİR
 

5. YERGİ, HİCİV,SATİRİK ŞİİR: Kişilerin ve toplumun aksak yanlarını hicveden, yeren şiir türüne denir.

KUYRUKLU ŞİİR
Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimki arslan ağzında,
Sen aşk rüyası görürsün, bense kemik.

Ama seninki de kolay değil kardeşim,
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.
Orhan Veli KANIK

EV HALKI
Emmim yemez içmez, mala ot vermez;
Ahır güpürdetir sus da seyir et.
Halamın ineği kısır süt vermez,
Kirpik kipirtedir sus da seyir et.

Dayım ava gider vurur zurbayı,
Tıka bas,
Parmak kıpırdatır sus da seyir et.

Avrat vurdum duymaz neme gerek der,
On günlük lavaşı bir lokmada yer,
Öğlen sonu kalkar, demez mi ki er,
Ayak tapırdatır sus da seyir et. 
 
SEFİL SELİMİ

SAZ

Telli sazdır bunun adı

Ne ayet dinler, ne kadı

Bunu çalan anlar kendi

Şeytan bunun neresinde

 

Abdest alsan aldın demez

Namaz kılsan kıldın demez

Kadı gibi harâm yemez

Şeytan bunun neresinde

 

Dut ağacından teknesi

Girişten bağlı perdesi

Behey insanın teres'i

Şeytan bunun neresinde

 

Dertli gibi sarıksızdır

Ayağı da çarıksızdır

Boynuzu yok, kuyruksuzdur

Şeytan bunun neresinde

DERTLİ

Tâhir Efendi bize kelb demiş
İltifâtı bu sözde zâhirdir.
Mâlikî mezhebim benim zîrâ,
İtîkâdımca kelb tâhirdir."
Nef'i

"Şimdi hayli sühan-verûn içre
Nef’î mânendi var mı bir şair
Sözleri Seba-i Muallâka’dır
İmrülkays kendidir kâfir"
Şeyhülislam Yahyâ

"Bize kâfir demiş mütfî efendi
Tutalım ben anca diyem Müselmân
Vardık da yarın Rûz-i Cezâya
İkimiz de çıkarız anda yalan"
Nef'î

Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda insan beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için keşan beğenmez.

Alemi ta’n eder yanına varsan
Seni yanıltır bir mesele sorsan
Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan
Camiye gelir de erkan beğenmez.

Elin kapısında karavaş olan
Burnu sümüklü hem gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir traş olan
Berbere gelir de dükkan beğenmez.

Dağlarda bayırda gezen bir yörük
Kim tımar sipahi kimi ser bölük
Bir elife dili dönmeyen hödük
Şehristana gelir ezan beğenmez.

Bir çubuğu vardır gayet küçücek
Zum-ı fasidince keyif sürecek
Kırık çanağı yok ayran içecek
Kahvede fağfuri fincan beğenmez.

Aslında neslinde giymemiş hare
İş gelmez elinden gitmez bir kare
Sandığı gömleksiz duran mekkare
Bedestene gelir kaftan beğenmez.

Kazak Abdal söyler bu türlü sözü
Yoğurt ayran ile hallolmuş özü
Köyden şehre gelen bir köylü kızı
İnci yakut ister mercan beğenmez.
KAZAK ABDAL

 

Ürenler (Teslim Abdal)

Hırıl hırıl hırlasınlar
Bize taş atıp ürenler
Eşek olsun zırlasınlar
Bize taş atıp ürenler

Bir keleşte uşak olsun
Çingeneye kuşak olsun
Malatya'ya eşek olsun
Bize taş atıp ürenler

İçi dışı soğuk olsun
Didilenmiş kavuk olsun
Eğribük'e tavuk olsun
Bize taş atıp ürenler

Kilisede puta dönsün
Ters nallanmış ata dönsün
Uyuz olmuş ite dönsün
Bize taş atıp ürenler

TESLİM ABDAL der onmasın
Dünyada murat almasın
Ahrette iman bulmasın
Bize taş atıp ürenler



Han-ı Yağma

 

Yiyin, efendiler, yiyin, bu can katan masa sizin;

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsaimalını,

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayâlini;

Bütün gönül sevincini, olanca rahat hâlini;

Hemen yutun, düşünmeyin haramını helâlini,..

Yiyin efendiler, yiyin, bu yerde bu İştihâ sizin; .

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak.

Bugün ki mideler diri, bugün ki çorbalar sıcak.

Atıştırın, tıkıştırın kapış kapış, çanak çanak…

  

                                                     Tevfik Fikret
6. Dramatik Şiir

TRAJEDİ: Seyircilerde korku ve acıma hislerini uyandıran, onu kötü duygulardan arındırmayı amaçlayan tiyatro türüdür.
Özellikleri;
* Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
* Kahramanları tanrılar ya da soylu kimselerdir. Sıradan insanlara yer verilmez.
* İşlenmiş, kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözler yoktur.
* Çirkin olaylar( kavga, cinayet vs.) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez.
* Yer, zaman ve olay birliğine (üçbirlik) uyulur.

KOMEDİ: İnsanları güldürerek eğitmeyi amaçlayan tiyatro türüdür. Her gülünç şeyin altıda ders alınacak acı bir şeyin olduğuna inanılır.
Özellikleri;
* Konusunu günlük hayattan, sosyal olaylardan seçer.
* Kahramanları sıradan insanlar, eğim görmemiş ya da sonradan görme kişilerdir.
* Üslupta kusursuzluk aranmaz, kaba sözlere yer verilir.
* Çirkin ve kaba olaylar seyircinin gözü önünde işlenir.
* Üçbirlik kuralına uyulur.

DRAM: Trajedinin sıkı kurallarını yıkmak amacıyla kurulan tiyatro türüdür.
Özellikleri;
* Konusunu günlük hayattan ya da herhangi bir tarihi olaydan seçer.
* Hem acıklı hem komik olaylara birlikte yer verilir.
* Kahramanlar hem soylulardan hem sıradan insanlardan seçilebilir.
* Üçbirlik kuralına uymak zorunda değildir.
dramatik şiirin en güzel örneklerini verirler.

 
* Şiir ve düz yazı karışık halde bulunur.

 

Dramatik Şiir, acıklı ya da korkunç bir konuyu anlatan şiir; insanın gözünün önünde tiyatro gibi konuyu canlandırabilen şiir; opera için yazılan manzum dramlardaki şiir. Batı edebiyatında Corneille, Racine, Shakespeare; Türk edebiyatında Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel

Philokleon:

Dostlar çoktan duydum sesinizi

Ama çıkıp gelemem ardınızdan

Bırakmıyorlar beni mahkemeye

Gidip yargı vermeye

Canlara kıymaya bırakmıyorlar

Koro:

Kimmiş o? Söyle dostlarına

Kimmiş seni eve kapayan

Philokleon:

Kendi oğlum. Ama duymasın sakın

Şurda yatmış uyuyor,

Alçak sesle konuşun.

Koro:

Niçin yapıyor bunu?

Oğlun ne ister senden?

Philokleon:

"Yargıç olma, can yakma" diyor.

Sözünü dinlersem

Kuş sütüyle besleyecekmiş beni

 istemem eksik olsun kuş sütü.

(Aristophanes)

Eşber
Halketsem esirlerle leşker,
Mahveylesem ordularla asker,
Olsa bana hep mülûk çâker;
Cinsince o iktidar münker,
Fevkimde uçar tuyûr-u kemter!
Âvâze-i dehr iken tanînim,
Gördüm ana değmiyor enînim;
Milletlere karşı âhenînim;
Bir âfete karşı nazenînim.
Afetse de ey ilâh göster!
Bilmem bana ân mı, şân mı lâzım?
Gülbün mü ya kehkeşân mı lâzım?
Âguuş-u vefâ-nişân mı lâzım?
Bir pençe-i hun-feşân mı lâzım?
Canan mı güzel, cihan mı hoş-ter? 



Abdülhak Hâmit TARHAN

GELİNLİK KIZIN ÖLÜMÜ

Salâ verilirken kalktık kahveden, 
Cumaydı, yılın en beklemiş günü, 
Yemeni gibi üstünde tabutun, 
Gölge veren ağaçsız bir gökyüzü. 
Kızın babası yanımızda, boyu uzun, 
Zayıf, ağzında mırıltılar. 
On köylü, iki subay, bir tezkereci er, 
Sıralandık ahşap mescidin avlusunda, 
Namaz kılmadı adam, ağlamıyordu da, 
Alnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti, 

 
  HOŞGELDİN 22 ziyaretçi (22 klik)  
 


Sitene Radyo Ekle

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol